DAMLA MEDYA

Vatandaşların artan şikâyetleri arasında en çok dikkat çeken konu: kent genelindeki mağazalarda muhafazakâr giyim ürünlerine yeterince yer verilmemesi. Pek çok aile, hem kendileri hem de çocukları için örtülü veya daha sade kıyafetler ararken, mağazalarda ağırlıklı olarak vücut hatlarını ortaya çıkaran ya da modern batı tarzına göre tasarlanmış kıyafetlerle karşılaşıyor.

Aileler Mağazalardan Eli Boş Dönüyor
Özellikle kadın müşteriler, tesettür giyim adına yalnızca birkaç seçenekle karşılaşmanın hayal kırıklığını yaşadıklarını ifade ediyor. “Her şey çok açık ya da dar; çocuğuma ya da kendime uygun bir tunik bile bulamıyorum,” diyen bir vatandaş, alışverişe hevesle çıkıp eli boş dönmenin moral bozucu olduğunu belirtiyor.

Kasıt mı Tesadüf mü? Esnafa ve Markalara Düşen Sorumluluk Büyük

Bu tablo, bölgede yaşayan muhafazakâr kesimin taleplerinin yeterince dikkate alınıp alınmadığı sorusunu gündeme getiriyor. Her ne kadar ticari tercihler arz-talep dengesine göre şekillense de, kültürel hassasiyetlerin göz önünde bulundurulması, hem toplumsal uyum hem de ticari başarı açısından büyük önem taşıyor.

Bazı vatandaşlar, bu kıyafet politikalarının bilinçli tercihler olup olmadığını sorgularken, bazıları ise mağaza zincirlerinin tek tip moda anlayışıyla hareket ettiğini düşünüyor. Oysa Urfa gibi çeşitliliği yüksek bir şehirde her kesime hitap eden ürün çeşitliliği sunmak, toplumsal barışa ve ticari canlılığa katkı sağlayabilir.
Çözüm Ne Olmalı? Talepler Duyulmalı
Uzmanlara göre, Şanlıurfa gibi kültürel değerleri güçlü kentlerde hem modern hem muhafazakâr giyimi dengeli biçimde sunmak mümkün. Tekstil sektörüne yön veren markaların, bölgesel tercihleri analiz ederek buna uygun ürün gamı oluşturması, hem müşteri memnuniyetini artırır hem de markalara yeni bir kitle kazandırır.
Vatandaşlar ise beklentilerini şu sözlerle özetliyor:
“Biz kimseyi yargılamıyoruz, herkes istediğini giysin. Ama bizim tercihlerimiz de raflarda yer bulsun. Alışverişte kendimizi görünür kılmak istiyoruz.”

Şanlıurfa, sadece tarihî ve kültürel zenginlikleriyle değil, giyim anlayışındaki çeşitlilikle de örnek bir şehir olabilir. Bunun için üreticilere, perakendecilere ve yerel yöneticilere düşen en büyük görev: tüm vatandaşları kapsayan, saygılı ve dengeli bir ticaret anlayışı geliştirmek.